Günümüzde vefat haberlerinin ardından sosyal medyada en çok rastlanan cümlelerden biri şu:
“Işıklar içinde uyusun…”
Kulağa hoş geliyor olabilir. Belki modern, belki zarif bir temenni gibi duruyor. Ama gelin dürüst olalım… Bir Müslüman’ın bu ifadeyi kullanması doğru mudur? İşte burada durup düşünmemiz gerekiyor.
Bu Söz Nereden Çıktı?
"Işıklar içinde uyusun" ifadesi, Batı kültürüne ait seküler bir dilekten ibarettir. Ruhun ebedîliğine değil, huzurlu bir boşlukta süzülen hayali bir uykuya gönderme yapar. Ne cennet vardır bu ifadenin arkasında, ne kabir azabı, ne de ilahi bir hesap… Dolayısıyla bu temenni, İslam inancı ile bağdaşmaz.
Bir Müslüman bilir ki ölüm, uykudan ibaret değildir. Ölüm bir geçiştir, bir yolculuktur. Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur. Ölen kişi ışığa değil; duaya, rahmete, mağfirete muhtaçtır.
Işık mı dediniz? Bizim inancımızda o “NUR”dur.
İslam terminolojisinde “ışık” değil, “nur” vardır. Nur, sadece aydınlık değil, aynı zamanda ruhaniyet ve maneviyat içerir. Allah’ın isimlerinden biridir: “Allah, göklerin ve yerin nurudur.” (Nur, 35)
Dolayısıyla “ışık” ile “nur”u karıştırmak; maddi bir aydınlığı, manevi bir huzurun yerine koymaktır. Ve bu, hakikati çarpıtmak olur.
Peki Ne Demeli?
Gerçekten bir Müslüman gibi bir vefat haberine üzülüyorsak, sosyal medyada ezber ifadelerle değil, imanla ve dua ile tepki vermeliyiz. İşte alternatifler:
- “Allah rahmet eylesin.”
- “Mekanı cennet olsun.”
- “Rabbim taksiratını affetsin.”
- “Kabri nurla dolsun.”
Bu cümlelerin her biri hem dua hem de inanca uygun dileklerdir. Işığa değil, nura muhtacız. Dileğe değil, duaya.
Son Söz
Bu yazıyı okuduktan sonra “ışıklar içinde uyusun” yazan parmaklarınız duraksasın isterim. Çünkü kullandığınız her kelime, sizin inancınızın, kimliğinizin bir yansımasıdır.
Modernleşmek adına inancımızı unutmamalıyız. Unutmayın; ölüye değil, yaşayanlara ışık lazım.
Ölüyeyse ancak dua ulaşır.
Selam ve dua ile…
Yorumlar
Kalan Karakter: