Yine bir hastanede şiddet, yine iş bırakan doktorlar… Bu manzara artık alışıldık bir rutin haline geldi. Oysa olması gereken, bu sahnelerin hiçbir zaman yaşanmamasıydı. Ne bir hekimin yüzünde öfke izi, ne bir annenin acil kapısında çaresizlik gözyaşı, ne de bir çocuğun gözlerinde korku olmalıydı.
Ancak acı gerçek şu: Sağlıkta şiddet, toplumun damarına saplanan paslı bir bıçak gibi. Hekimler her saldırıda sadece bedenlerinde değil, ruhlarında da derin yaralar alıyor. Peki, bu durumda doktorların işi bırakması doğru mu? Bu soruyu yanıtlamadan önce başka bir soruya bakalım:
Bir insan, her gün ölümle burun buruna gelirken nasıl ‘normal’ kalabilir?
Doktorların görevi hayat kurtarmak. Ama hayat kurtarırken kendi hayatları tehdit altında. Bir hasta yakını, muayene sırasını beğenmedi diye yumruk atıyor; bir başka hasta, reçetesini beğenmedi diye bıçak çekiyor. İşte tam da bu noktada, doktorların “Artık yeter!” diyerek işi bırakmaları bir eylem değil, bir çığlıktır. Duymamız gereken bir çığlık…
Ama öte yandan mağdur olanlar yalnızca sağlık çalışanları değil. Acil serviste saatlerce bekleyen hasta, ameliyatı ertelenen yaşlı, pansumanı yapılmayan çocuk… Onlar da bu eylemlerin gölgesinde kalıyor. Yani bir şiddetin yankısı, onlarca hayatı etkiliyor.
O halde ne yapmalı?
İlk adım: Şiddetin normalleşmesini engellemek. “Sinirlenmiş, o yüzden yapmış” anlayışı, şiddeti meşrulaştırır. Oysa şiddetin bahanesi olmaz. Olmamalı. Sağlıkta şiddet, terör kapsamına alınmalı. Her saldırgan, sadece bir hekime değil, bir millete saldırdığını bilmeli.
İkinci adım: Hukukun ve güvenliğin ağırlığı. Her sağlık kurumunda sürekli bir güvenlik birimi bulunmalı. Saldırganlar anında adli sürece dahil edilmeli. Gözaltılar, tutuklamalar, caydırıcı cezalar… Adalet, sadece dosyada değil, hastane koridorlarında da hissedilmeli.
Üçüncü adım: Dayanışma. Doktorun şiddete uğradığı gün, sadece sağlıkçılar değil; öğretmenler, esnaflar, çiftçiler, anneler, babalar… herkes “Dur!” demeli. Bu toplumsal refleks, saldırganı yalnızlaştırır; hekimi yalnız bırakmaz.
Ve son adım: Alternatif protesto yolları. İş bırakmak, bir tepkidir; ama çözüm değildir. Doktorlarımız, toplumu cezalandırmadan da seslerini duyurabilir. Sessiz yürüyüşler, beyaz önlük nöbetleri, basın açıklamaları… Böylece toplum hekimlerin yanında durmayı öğrenir, mağdur hastalar da kenarda bırakılmaz.
Unutmayalım ki sağlık, zincir gibi bir bütündür. Bir halkası koptuğunda, tüm sistem sarsılır. Hekim şiddete uğradığında sadece o kişi zarar görmez; onun eline güvenen binlerce hasta da kaybeder.
O yüzden şiddete karşı hep birlikte dur demek zorundayız.
Çünkü…
Her şiddet, sadece bir doktoru değil, bir hayatı durduruyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: