Evet! Yol belli, yordam belli, kılavuz bellidir. Gözünü açabilen, çevresine olması gerektiği şekliyle bakabilen, olayları hakkıyla tahlil ve tahkik edebilenler için yapılacak güzellikler ve sakınılması gereken kötülükler de belirlenmiştir. Hayat serüveninde yeni bir dünya keşfetmeye gerek olmadığı gibi yeni bir kural ve yeni bir kaide ortaya koymaya da gerek yoktur. Allah’a kul olanlar bunun bilincindedirler.

İnsanlar tarafından din adına, iman adına, ahiret yolunda ortaya konulan her iyi bir davranış görevliler (melekler) tarafından kayıt altına alındığı gibi sergilenen her kötü, her necis ve her gayri İslami davranış da hesabı verilmek üzere kayıt altına alınmaktadır. Tabi bu konu iman eden Mü’minler için izahatı mümkündür, kafirlere, münafık ve müşriklere bu konuyu iman edinceye kadar anlatmak deveye hendeği atlatmaktan daha zordur.

Ahiret hayatının adilane kurgulanması adına dünya, özgürce kararlar verebilme arenası olarak düzenlenmiştir. Dine (İslam’a) girişte zorlama yoktur. Baskı olmuş olsaydı cennetin ve cehennemin varlığının bir anlamı kalmazdı. Görmeden iman eden insanlar ile zor kullanılarak imana getirilen insanlar hakkıyla birbirinden tefrik edilmiş olmazdı. Böylesi bir durumda imtihan kuralları da hakkıyla yürütülemezdi. Dileyen iman eder ve Hz. İbrahim (a.s.) misali hakkıyla teslim olur, dileyen Firavun ve Nemrut gibi inkar eder, dileyen de münafıklar misali iman ediyor görünür ve küfrün zirvesine tırmanabilir. Bu konuda tamamıyla serbest bırakılmıştır insanoğlu. “De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir.” (Kehf/29)

Dileyen Allah’ın vaaz ettiği ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in tarif ettiği dini mübine uygun bir hayat belirler kendisine, dileyen teknolojik alet ve edevata bağlı olarak son model bir din kurgular, dileyen de aklını ilahlaştırarak rasyonalizme benzer bir din icat eder. Ancak kişi hangi dini kabul ederse etsin, neye göre yaşarsa yaşasın, ne yaparsa yapsın ölüm gelinceye kadar bu isteklerini yapmakta serbest bırakılmıştır. İnsanoğluna tanınan bu serbestiyeti bitiren yegane olay kuşkusuz ölümdür. Ölüm gerçeğine iradesiyle teslim olan insan yoktur. (İntihar eden insanların perde arkasını kavrayamadıkları için geçmeye çalışırlar.) Birçok konuda özgür olan bizler maalesef bu konuda özgür takılamıyoruz. İstediğimiz yerde, istediğimiz vakitte, istediğimiz bir şekilde ölümü tercih etme hakkına sahip değiliz, ölmeme hakkı da tanınmamış bize.

İslam dinini kabul edip etmeme, kural ve kaidelerine uyup uymama konusunda tamamen özgür bırakılmıştır insanoğlu. Ancak yerine getirdiği her bir davranış, düşündüğü her bir konu mutlaka bir dinin gereğidir, icabıdır. Hiçbir davranış veya düşünce dinden hali değildir. Bir dinin tüm emirleri yerine getirilebileceği gibi bir çok dinin vecibelerini de hayatında cem edebilir. Namazda Müslüman olan bir birey; ticarette kapitalist, sosyal hayatta laik, akıl konusunda rasyonalist, seçimlerde demokrat, hafta sonu tatillerinde ve bayram günlerinde Hristiyan ve Yahudi, miras bölüşümünde gelenek ve görenek dinine mensup olabilir. Tüm bu dinleri peyderpey yaşayabileceği gibi sadece bir dine sıkı sıkıya bağlı da kalabilir. Münafıkların bir yönüyle İslam’a uydukları diğer yönüyle de başka başka dinlere göre bir yaşam alanı oluşturdukları hepimizin malumu. Ancak İslam dini başka dinlere benzemez. Başka bir din ile bir yüreğe girmez. Yani hiçbir katkı kabul etmez.

Bir insan ya Müslümandır ya da değildir. Bir insan ya İslam’a göre yaşıyordur ya da var olan diğer dinlerden herhangi birini tercih ediyordur. Ya kendince yeni bir din peydahlamıştır ya da var olan dinleri bir araya getirmiştir.

Ancak tüm bu tercihlerin nihayete ereceği bir vakit mutlaka gelecektir. İşte o vakit, ölüm vaktidir. Ölüm ile birlikte tüm dinler tedavülden kaldırılmış olacaktır. İnansak da inanmasak da durum budur. Ahirette geçerli dinin İslam olduğuna inanmayan insanları o ortama dahil olmamak adına acilen ölüme bir çare bulmalarını öneririm.

Ahirette uygulanacak tek bir din vardır, O da Allah'ın yegane dinidir. Bu konuyu; “Din Gününün sahibidir.” (Fatiha/4) ayetinden anlıyoruz. Ahiretin de dünyanın da dinin de sahibi Yüce Allah’tır. Farklı bir ahiret, farklı bir dünya edinebilen insanlar farklı bir din de edinebilirler kendilerine. Unutmayınız! İslam dinine isteyerek uymayan insanlar, istemeden uymak zorunda kalacaklardır günün birinde.

Dikkatli olmazsanız, nereye bastığınızı bilmezseniz, olaylara Kur'an ve Sünnet gözlüğüyle bakmazsanız şeytan ve yandaşları size yanlışı doğru olarak anlatabilirler, inandırabilirler ahiretin olmadığına. Hatta hesabı, kitabı inkara sevk de edebilirler. İnanmanız gereken kural ve kaidelere karşı çıkmanızı da sağlayabilirler. Bu durum şeytan ve avaneleri için kolaydır. Kanmak veya kanmamak sizin elinizde. Bir anlık gaflet, bir anlık dalgınlık, bir anlık kaypak zeminde düstursuz yürümek pahalıya mal olabilir size.

Asıl sorun şeytanın kim olduğu, başka bir ifadeyle kimin şeytan olduğu meselesidir. Ya da başka bir ifadeyle şeytanın ne yaptığı konusu önem arz eder bizler için. Şeytanın neye hizmet ettiğini bilmeyen insanlar şeytana her an aldanabilirler hatta şeytanın rolüne de bürünebilirler.

Dünyada yaşadığını, ölümle beraber ahirette gideceğini, cennet ve cehennemle karşılaşacağını kabul edenler şeytanları ve avanelerini rahatlıkla tanıyabilirler. İşte böylesi dakik ve hakikat peşinde olan kişiler şeytan ve yandaşlarına da aldanmazlar.