Kimi insan; 

Başına gelen olumsuz olayları, karşılaştıkları musibetleri, içine düştükleri sıkıntıları, yaşamakta oldukları hastalıkları keşke birer uyarı, birer imtihan, birer deneme olarak görebilselerdi ve bu minvalde davranabilselerdi. 

Ama kaçış en kolay yoldur zayıf karakterli insanların için.

İmtihan olarak başa gelen her olay; insanın gerek iç alemine gerek davranışlarına gerek düşünce yapısına yansıması gereken birer ibret nişanesidir. İbret gözlüğüyle bakan insanlar olumlu veya olumsuz iş ve işlemlerden ibret alır hayatlarına olması gerektiği şekliyle devam ederlerdi.

Bunun için insanın aklı başında ve neyi niçin yaptığını bilecek kapasitede olması zorunludur.

O zaman hayat daha güzel, daha yaşanabilir, daha anlamlı, daha huzur dolu, daha müreffeh olurdu. 

İnancı sağlam bir Müslüman her olayla sarsılabilir ancak ümitsizliğe, keder ve teessüre asla kapılmaz ve mahvolmaya doğru bir adım dahi atmaz. Kaçmanın işe yaramadığını iyi bilir.

Hem hayatın keşmekeşliği hem de olayları doğru okuyamamanın getirdiği karmaşa, yaşanan hengamenin anlamlandırılmasında sorunlara sebebiyet verebilmektedir. Bu da insanın bazen kendisinden kaçmasına bazen çevresinde yer alan her şeyden uzaklaşmasına bazende işini terk etmesine sebebiyet vermektedir.

Her olayın bir sebebi olduğu gibi mutlaka bir sonucu da vardır. Olayların sebep ve sonuç ilişkisini doğru kurgulamak hayatın anlamını ve gidişatını bilmeye bağlıdır. Hayatın anlamını ve gidişatını henüz kavrayamamış insanlar için aynı olay binlerce kez deveran etse dahi bir mana ifade etmez. Enaniyetine yenilmeleri, şeytanın vesveselerine boyun eğmeleri mümkündür, bu da bir nevi kaçıştır. 

Benliği kayıp veya zayıf, yaratıcısıyla irtibatı kesik veya eksik, müshaftan yoksun insanların teslim bayrağını çekmeleri, pes etmeleri çok kolaydır.

Hayat tercihler yumağıdır. 

Ayaklarınız sizi baktığınız noktaya taşımak için vardırlar. Gözleriniz vücudunuzun en üst kısmında yer alıyor olması sizi daha ileri bir noktaya taşımaya matuftur. O halde ileriye odaklanmalı, daha ileriye en ileriye, olması gerekenin doruk noktaya bakmalı. 

Zirvede meydana gelecek her kaçış uçuruma yuvarlanmaktır.

Yerinizde sayıyor ya da geri dönüyorsanız görmede ya da hedefinizi tanımlamada bir sorununuz var demektir. Sorunları alt etmek önemlidir. Sorunları alt etmeden hedefinize ulaşmanız da mümkün değildir. 

Geri de dönebilirsiniz ileriye odaklanarak yürüyebilirsiniz. Bu gidişler, dönüşler veya bir başka ifadeyle kaçışlar ayaklara verilen komuta göre şekillendiğini unutmayınız. Komutun ayaklarınız için makul, ulaşılabilir ve ileriye doğru olması bir başka gerekliliktir. 

Her insan aklını kullanmak, iradesini ortaya sermek suretiyle ayaklarına bir takım komutlar verebilir. Ayaklarının attığı her adım zihinlerde kodlanan komutların bir sonucudur, bir yansımasıdır. Ancak doğru ve yanlış olması, hücum veya kaçış olması her zaman olasıdır.

Yer yüzünde var olan tüm sorunlar, hedefin doğru veya yanlış olmasıyla ilgili olduğunu biliyoruz.

Her insan doğruyu da yanlışı da kolayı da zoru da karanlığı da aydınlığı da tercih edebilir. Ancak tercih ettiklerinin sonuçlarıyla bir hayat yaşar, kendine ait bir gelecek kurgular, çevresine bu minvalde zarar da verebilir fayda da sağlayabilir. 

Her insanın kurguladığı söz konusu bu gelecek hem bu dünyayı hem de ahireti kapsar. Ne dünyayı ahiretten müstağni, ne ahireti dünyadan uzak tutabilirsiniz. Ayrıştırma mutsuzluğu doğurur. Mutsuzluk hedefsizliği getirir. Hedefsizlik de iş yapamamaya veya kaçışa sebebiyet verebilir.

İşinizi görmek, hayatı düzenlemek, iş kurmak veya para kazanmak adına kılmadığınız her vakit namaz, tutmadığınız her oruç, vermediğiniz her kuruş zekat, görmediğiniz her ayet, okumadığınız her hadis, ilgilenmediğiniz her dini bilgi günün birinde sizi işinizden, aşınızdan, aklınızdan ve kazancınızdan tart edebileceğinizi unutmayınız.

“Olmadı, yapamadım, başka bir yol, başka bir yöntem” gibi sözler çoğu zaman birer bahane olmaktan öte bir mana ifade etmez gözlerin gördüğü, akıl ve iradenin ortaya serdiği makul bir hedefe doğru adım adım ilerleyen insanlar için.

Kaçışın, yüzleşmek istemeyişin, birçok nedeni vardır elbet. Ancak insanoğlunun çoğu zaman dini argümanlarla karşılaşmamak, içinde debelendiği bataklığın farkına varmamak, dini duyguları harekete geçirmemek için ortamını ve hedefini değiştirmeye, muhatap olduğu insanları diskalifiye kalkışabilir. 

Bu bir kaçıştır. Bu bir fırardır. Bu bir intihardır. Bu bir aldanmanın, bu bir kandırılmış olmanın zirvesidir.