Asrımızda en çok ihtiyaç hisettiğimiz şey Müslümanların takınacakları Müslümanca tavırlardır. Allah tarafından çerçevesi çizilmiş amacı belirlenmiş her çeşit tavır, kafirleri özellikle de münafıkları çıldırtacak hatta deliye çevirecektir. Yeter ki İslami tavırları sergilerken niyetimizi ve ciddiyetimizi muhafaza buyuralım. Kırmızı görmüş boğaya döndüklerine hemencecik şahit olacağız.

Ferasetimizi yitirdiğimizden bu yana maalesef perdenin arkasındaki her türlü hile ve desiseyi İslam topraklarına sevk ve idare eden cambazı bilmiyoruz, görmüyoruz ve tanımıyoruz. O yüzden sahnede sergilenen oyunu da kavrayamıyoruz. Ne yazık ki beyinlerimiz kültürel işgal altında. En kötü işgal çeşidinin kültürel işgal olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Burada dile getirdiğim kültürden kasıt bir bütün olarak İslam’ı kast ediyorum. Ne yazık ki kültürel işgalin de birer fiili işgal olduğunun farkında değiliz. Uyuşturulmuş beyinlerimiz fark etmiyor bunu. Ne zamanki bu tür kültürel işgallerin de bilfiil işgal olduğunu kavrayabilirsek, Allah düşmanlarının sığınabilecekleri bir yer kalmayacak yer yüzünde. Ne mal oldukları, neye hizmet ettikleri patır patır dökülecek ortaya.

Mesuliyetlerimize gösterdiğimiz ihtimam meşguliyetlerimize harcadığımız zaman bizi biz yapan ana unsurlardır. Ancak Müslümanım diyenlerin mesuliyetleri de meşguliyetleri de Kur’an ve Sünnet çerçevesinde ne yazık ki şekillenmiyor. O yüzden kimi insan ırkdaşını dindaşından daha çok seviyor ve canı pahasına da olsa savunuyor, bunun için ortalığı yakıp yıkıyor. Böyle davranmakla kişinin ırkını din edinmiş olmaktan, bu minvalde bir hayat tüketmekten, İslam’dan başka bir din üzere ölmelerinden son derece korkuyorum.

Müslüman bir hanımefendinin başını örtmesi Yüce Allah (c.c.)'ın bir emridir. Her hanımefendinin tesettüre girmekle bu farzı yerine getirmesi gerekir. Allah’ın emrine göre örtünmemek ise isyan etmektir, ayetlere karşı diklenmek, kendince yeni kurallar yani yeni bir din ortaya koymak demektir. Tesettüre girmemiş, başı açık, Müslümanım diyen bir hanımefendiye; “Başını ört, tesettüre riayet et, açılıp saçılma” demek Allah'ın bir emrini hatırlatmaya, bir yasağından sakındırmaya yöneliktir. Müslümanlara İslami emirlerin hatırlatılması da farzdır. Ancak Müslüman olmayan kişilerden ibadetlerden (örtünmekten) evvel iman telkin edilmesi bir başka gerekliliktir.

Başını örtmüş bir hanımefendiye “başını aç” demek şaytanlaşmanın, şeytanca davranmanın, şeytanın görevini aleni bir şekilde ifa etmenin en bariz göstergesidir. Son demlerde bazı alimler(!) pardon kendini bilmez, dini anlamaz, aklı kıt bazı ukalalar “başını ört” demek ile “başını aç” demenin eşit olduğunu geveleyip duruyorlar ortalıkta. Bu tam anlamıyla bir garabettir, aymazlıktır, şeytana papucu ters giydirmektir. Bir başka ifadeyle şeytanlaşmaktır. Eğer başını aç demeyi: Hristiyan, Yahudi, Mecusi, Ateist veya Putperest birine yani Kur’an’a iman etmeyen birine başını ört demekle kıyaslamış olsalardı zamane alimleri(!) belki bir nebzecik de olsa doğru söylediklerine inanabilirdik.

Unutmayın olayları farklı görmeye ve farklı yorumlamaya iten asıl etmen imandır/inançtır. İman bir olayı doğru veya yanlış görmeye sevk ettiği gibi tepki vermeye veya kayıtsız kalmaya da sevk ve idare edebilir. Hristiyanlar, Hristiyanca görürler olayları; Yahudiler, Yahudice görürler her şeyi; Müslümanlar da Müslümanca görürler hemen her ülkede peyderpey serdedilen tiyatroları. Özellikle Hristiyanlar ve Yahudiler sadece kendilerine yönelik ve işlerine gelen eylemleri görürlerken Müslümanlar kime yönelik olursa olsun zuhur eden yanlışları görür ve karşı çıkarlar. Kişilere ve ülkelere göre bir eyleme girişmezler. Gerçekleştirdikleri her bir eylemin mutlaka bir hesabının olduğuna inandıkları gibi karşı çıkmadıkları tel’in etmedikleri ve kınamadıkları her olaydan hesaba çekileceklerini de gayet iyi bilirler.

Amerika'da bir zenci öldürülünce karşı çıktıkları gibi Filistin'deki cinayetlere de karşı çıkar ve seslerini yükseltirler. Irak'taki, İran'daki ve Suriye’deki katliamlara da karşı çıkarlar vakti zamanında karşı çıktıkları gibi. Diğer dinlere mensup insanlar gibi sadece bir olaya takılıp kalmazlar, kendilerine bayrak yapıp sallamazlar.

Müslümanı kafirden ayıran en önemli fark, mazlumlar arasında ayırım yapmamalarıdır. Çünkü kültürel erozyona uğramış, kafaları tersten çalışan kişiler değildirler. Kur’an’dan okudukları, hadisten öğrendikleri ve zihinlerinde sürekli canlı tuttukları dinin şekillendirdiği bir kültürleri vardır. Bu kültür, kültürler üstü bir kültürdür. Kabileye, dile, ırka, renge ve ülkeye göre değişiklik göstermez. O yüzden bir noktaya, bir olaya da takılıp kalmazlar.

Filistin'de sokak ortasında hemde kameralar önünde onlarca masum insan kafir İsrail askerleri tarafından öldürülür her gün. Kültürel erozyona uğrayarak Kur’an’dan beslenmeyi bir tarafa bırakan, sünnetten bihaber, İslam dinine düşman malum kesimden çıt çıkmaz. İran'da göz altındayken var olan hastalığından dolayı kameralar kayıtta iken düşüp ölen bir kadın için İslami bir çok değere saldırılar düzenlediler kendini bilmez münafık kılıklı bu insanlar. Sadece ölen kadını savunmuş olsalardı gam yemezdim. Bir de protestolarını Şeriat’a yöneltiyorlar. Kur’an okumadıkları için kültürel erozyona uğrayan bu kesim Şeriat’ı Kur’an’ın emirlerinden farklı bir şey sanıyorlar.

Az hin değiller bu tip yaratıklar.

Dünyanın başına bela olmuş, sömürü çarkının bir numaralı Hristiyan domuzu “Elon Musk” bir iyilik meleği gibi interneti kısıtlanan ülkelerin insanlarına uydu üzerinden yardıma koşuyormuş. Ticaret micaret, para pul umurunda değilmiş adamın. Zararsa zarar diyormuş. Tek bir gayesi varmış, o da interneti kısıtlanan bu insanların mağdur olmasını engellemekmiş(!)

Şimdi anladınız mı kültürel erozyon nasıl gerçekleşiyormuş?