.

Batı(l) ülkelerine göre Hamas yok edilmesi, esamesinin dahi okunmasın diye ortadan kaldırılması gereken bir terör örgütüdür. Bunu kabul ettirmek için de ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Bunun için reklam filmleri bile hazırlamaktadırlar. 

Teröristlerin yapacakları terör tanımı bundan başka ne olabilir ki? 

Malumunuz olduğu üzere alınlarının akıyla direnen Hamas Mücahitleri Filistinlidir. Filistin’de halkını ve vatanını Siyonistlerden kurtarmak üzere mücade eden bir direniş topluluğudur. O yüzden Batı(l) ülkeler; Filistin bayrağını terör simgesi olarak görmekten ve bunu dünya kamuoyuna ilan etmekten de çekinmiyorlar. Çünkü Filistinliler Müslümandır ve Batı(l) ülkelerin empoze ettikleri eğitim sistemlerini, ticari kurallarını, ahlaki yapılarını, giyim ve kuşamlarını taklit etmedikleri gibi onların dikte ettikleri kanun ve kurallarına göre bir sistem de kurgulamıyorlar. O yüzden teröristtirler. 

İslam dini de bu şekilde davranmayı ve böyle tavırlar takınmayı emretmiyor mu Müslümanlara? 

İslam dini; müntesiplerine dik durmalarını ve Allah dışında hiçbir güce boyun eğmemelerini, Hz. Muhammed (s.a.v.’in) dışında hiçbir kişiyi lider olarak kabul etmemelerini öğütleyen ilahi yasalar topluluğu değil midir? Batı(l) ülkelerinin ilahi yasaları kabul etmediklerini bildiğimize göre bu mücadele kıyamete kadar devam edeceğini söylemek yanlış olmasa gerek. 

Hak ve Batı(l) Mücadelesi… Bu vesileyle; kimin, nerede, hangi amaçla kimin safında yer aldığı, kimin, kime, nasıl ve niçin destek olduğu, kimin, kimi sevdiği ve sabah akşam kendisine dua ettiği son derece önem kazanmaktadır.

Son günlerde başta ABD’de olmak üzere Batı(l) ülkelerinde bulunan bazı üniversitelerde bazı öğrenciler öldürülen masum Filistin halkına destek eylemlerini gerçekleştirmek üzere sokağa çıktıklarına şahit olmaktayız. Bu öğrencilerde vicdan denilen unsurun hala ölmediğini söyleyebiliriz. Batı(l) ülkeleri söz konusu bu destek eylemlerini düzenleyen öğrencileri, Siyonist İşgalci İsrail Yahudilerine karşı dinlerini ve vatanlarını koruyan Filistinliler gibi terörist ilan etmekten içtinap etmiyor. Siyonizmin işgaline uğramış Batı(l) ülkeleri, Siyonist Yahudileri protesto eden öğrencilere ters kelepçe takarak derdest edip gözaltına alıyor. Bu durum Batı(l) devletlerinin İslam’a bakışlarını da resmettiğini söyleyebiliriz. Sakın ola, Batı(l) devletlerin mazlum halklardan yana olduklarını her ortamda fısıldıyor olmalarına kanmayın. Bu fısıldama Müslümanlar söz konusu olduğunda bukalemun gibi renk değiştiriyor. Mazlumlar için harekete geçmeden evvel, mazlumların dinine bakıyorlar. 

Batı(l) devletlerin hareket noktalarını zalimlik veya mazlumluk değil, din belirliyor. 

Bu olaylar gerçekleşirken Batı(l) devletleri medeniyetin başkenti(!) olarak görmek ve bu minvalde davranmak tam manasıyla bir safdillik olacaktır. Buna alkış tutan ferasetsiz insanların ve bunu medeniyet olarak yutturmaya çalışanların, medeniyetten nasibini almamış kişiler olduklarını bilmemiz doğru bir sonuca ulaşmamız adına önem arz etmektedir. Aynı zamanda Batı(l) devletleri medeniyet olarak görmek suretiyle gözlerini köreltenlerin yüzüne tükürmek için sırada beklemek de bir medeniyet olsa gerek.

Şayet Medine’yi görmemiş olsaydık, şayet medeniyet ile tanışmamış olsaydık az kalsın Batı(l) toplumunu medeni(!) şahıslar ve beldeler olarak belleyecektik. Rabbim bizi bu cendereye düşmekten, onları kurtarıcı olarak görmekten, onların düşüncesine kapılmaktan alıkoyarak büyük bir ikramda bulunduğunu itiraf etmekte fayda vardır.

Zaman geçse de zihinlere altı çizilmiş kalın harflerle kazınmış bazı tarihi günler vardır. Unutulmaz, üstü sıvanmaz, rafa kaldırılmaz, es geçilmez, görmezden gelinmez tarihler…

7 Ekim 2023 tarihi bunlardan biridir. Son dönemlerde hayata anlam katan tarihlerin piridir. Eşi benzeri görülmemiş bir zaman çizelgesi olduğunu söylersem abartı yapmış olmam. Uyanışın ve dirilişin çizgisi. Farkına varmanın, farkı fark etmenin çizgisi. 

7 Ekim öncesi, 7 Ekim sonrası diyeceğimiz tarihi bir medeniyet…

Bu tarih, bölgesel bir tarih değil küresel bir tarihtir. Bu tarih; mazlum ve mustazaf insanlar için bir milat, bir miat, bir dönüm noktası, bir kıyam, bir silkeniş, bir kendine dönüş olarak tarif edebiliriz. 

Batı(l) medeniyeti bunu kabul etmese de görmek istemese de, farlı lanse etmeye çalışsa da; Küresel Siyonizme karşı onurlu bir direniş, bir başkaldırı, dünyaya yayılan kutlu bir intifada, ölü canları dirilten koskocaman bir iksir olduğunu söyleyebiliriz.