İki insanı bir birine yaklaştıran, sıkı fıkı bir dost yapan yegane şey usulüne uygun yerli yerince kullanılan bir kelime olabileceği gibi iki insanı birbirinden uzaklaştıran hatta birbirine düşman derecesine çıkaran şey patavatsızca kullanılan bir kelime de olabilir. Tabi iman her şeyin başında gelir.
İnsanın; ağzından çıkan söz, hayatında sergilenen davranış, düşüncede yoğurulan fikir kadar değeri vardır. Kimi söz ve kimi davranış vardır insanı Müslüman kılmakla kalmaz cennete gitmeye de sebebiyet verir. Yine kimi söz ve davranış vardır insanı ateist, kâfir, müşrik, Yahudi veya Hristiyan yapmakla kalmaz cehenneme gitmesine de yol açar. O yüzden ağızda çıkan kelimelere, sadır olan davranışlara, zihinde şekillenen fikirlere, sahip olunan inanca son derece dikkat etmek gerekir.
Müslüman inancı gereği söz, fiil ve davranışlarına son derece titizlik gösterirken kâfirlerin dini anlamda bir hassasiyetleri olmadıklarından özen gösterdikleri bir durum sözkonusu değildir. Kâfirler patavatsızca konuşur, nahoş davranışlar sergiler, kendince oluşturdukları değerler çerçevesinde bir hayat sürdürürler. Ahiret düşüncesi olmadığından kaybedecekleri çok şeyleri de yoktur. Ahirete yönelik bir beklentileri de yoktur.
Müslümanlar ile kâfirler aynı fabrikada, aynı tarlada, aynı sanayide, aynı dukanda, aynı okulda birbirine benzer işleri yaparlar. Çoğu zaman aynı işi yapmalarına rağmen aralarında büyük farklar oluşur, oluşmak zorundadır. Evvela Müslüman kişi hem dünya iaşesini kazanmak hem de ahiret yurdunda cennet ile şereflenmek için bir yaşam sürdürür ve bu minvalde bir felsefe oluşturur kendisine. Helallere ve haramlara riayet etmeye son derece titizlik gösterir. Tüm çalışması, tüm çabası ve tüm kazancı bu yönde şekillenir. Ama gayr-ı müslim bir insan sadece dünya hayatının idamesi için yaşar ve çalışır. Hayatı bu yönde şekillenir. Helal ve haram düşüncesi olmadığından ahirette karşılaşacağı muamele konusunda da bir hazırlığı, bir fikri yoktur.
Kâfirler sonradan sapıtmışlardır. Doğarken kâfir olan hiçbir insan yoktur. O yüzden bir insanın kâfir olması yani sapıtması için sağ kulağını ayetlere, hadislere, iyiye, güzele ve vaaz-u nasihate kapatması yeterlidir. Haramları helal kabul etmek ve bu yolda sınırsız bir şekilde ilerlemek için sol kulaktan gelen bilgi bombardımanı ve şeytandan fısıldanan her çeşit vesveseyi takip etmesi yeterlidir.
Biraz önce inanan ve inanmayan insanların farklı dünyaların farklı insanları olduklarını söyledik. O yüzden kâfirler olaylara farklı pencerelerden, farklı perspektiften, farklı felsefeden bakarlar. Gördüklerini ve okuduklarını vesvese suretiyle şekillenen inançlarına göre yorumlarlar. İnançlarının kuruntu ve zandan başka hiçbir dayanakları da yoktur.
Müslümanlar; hayatı düzenleyen kurallar bütününe yani İslam’a inanırlar ve bu yönde bir hayat oluştururlar kendilerine. İnsanın hayatını düzenleyen kurallar bütünü olan İslam’dan mütevellit Müslüman ile kâfir arasında kocaman farklar oluşmuştur.
Farklı mekânlarda yaşadıkları, farklı nesneler ile beslendikleri, farklı pencereden farklı bir şekilde baktıkları, olayları farklı algıladıkları, hatta aklî melekeleri bile farklı çalıştığı için aynı şeyleri görmeleri, aynı kanıya sahip olmaları, aynı argümanları kullanmaları da mümkün olmayacaktır. Hatta inanan ve inanmayan insanların birbiriyle anlaşmaları, dostane ilişkiler kurmaları, bir arada sorunsuzca yaşamaları da muhaldir.
İnanan ve inanmayan insanların ibadetlere yaklaşımları da farklıdır. Kâfirlerin dini ibadetleri, dini yaklaşımları, dini düşünceleri, fıkhi hükümleri anlayabilmeleri için evvela inanmaları gerektiğini söylemek durumundayım. Allah’a, Kitap’a, Ahiret’e ve Peygamber’e inanmayan bir insanın ibadetleri anlaması, yorumlaması ve hakkıyla ifa etmesi de mümkün olmayacaktır. Bu olaya tersinden baktığımız vakit karşımıza şöyle bir durum çıkmaktadır; ibadetleri yerine getirmeyen veya yerine getirmeyi gerekli görmeyen, haramları haram olarak telakki etmeyen ve uzak durulması gereken unsurların da olduğunu kabul etmeyen bir insanın inancında sorunların olduğunu söylemek zor olmamalıdır.
Son dönemlerde kâfirler, Müslümanları yerine getirmeleri gereken ibadetlerde gösterdikleri gevşeklikler üzerinden ya da kaçınmaları gereken haramlar üzerinden şiddetli bir saldırıya giriştiklerine şahit olmaktayız. Bu saldırılar boşuna değildir. Sanmayın ki bu saldırılar Müslümanları daha iyiye, daha güzele ve daha doğruya sevk etmek istediklerinden kaynaklanmaktadır. Tam tersi bir durum var burada. Dine ait bir söylem ve eylem görmek istemedikleri, haramların hayatlarında bir kısıtlamaya yol açmasını istemedikleri için Müslümanlarda var olan kusurlar üzerinden saldırmaktadırlar. “Şu şöyle yapıyor, bu böyle davranıyor, bu Müslümanlar niye böyledirler” gibi suçlamalar savuruyorlar ortaya.
Unutulmasın ki Müslümanlar söz ve fiilleriyle mükemmel birer insan olamayabilirler. Ancak her Müslüman sözleriyle, fiilleriyle ve düşünceleriyle mükemmel olmak için yola çıkan, Allah’a teslim olan kişidir. Müslüman kişi heran günaha düşebilir, hata ve kusur işleyebilir. Müslüman; ne günahsız bir melektir ne de günah işlemeye fırsat verilmeyen bir peygamberdir. Kusursuzluk ve mükemmellik imtihana tabi olan biz Müslümanlar için değildir. Kusursuzluk ve mükemmellik sözkonusu imtihan bittikten ve cennet ile müşerref olduktan sonra ortaya çıkacak konulardır.
Müslüman günahlara karşı teyakkuzda olan kişidir. Tevbe eden, ibadetlere sarılan, günahlardan uzaklaşan ve her zaman mükemmel olmaya doğru yol almaya çalışır. Ancak Müslüman günahsız ve kusursuz değildir, olamaz da. Allah, bizlerden kusursuzluk istememektedir. Kusursuzluğa doğru yol almamızı, günahların ardından tevbe etmeyi, ibadetlerin ardından da hamd etmeyi istiyor bizden.
Müslümanlar kâfirler gibi; “Battı balık yan gider” diyerek her türlü fısk-u fücuru işlemez, işleyemez. Böyle bir derekeye savrulamaz. Unutmayınız! Hatasının, kusurunun ve işlediği günahının farkına vardığı an geri dönebilen kişi Müslümandır.
İslam’a ait bir meseleyi konuşmadığınız, İslam’i bir hükmü ortaya sermediğiniz, “Allah (c.c.) da böyle diyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle yapmış” demediğiniz sürece iman konusunda sıkıntı yaşayan kimseler size karışmayacak, ithamlarında ileri geçmeyecek, dostane söylemlerine de devam edeceklerdir. Bundan emin olabilirsiniz. Ve yine siz çiçekten böcekten, bitkiden bürtüden, havadan sudan, yağmurdan çamurdan bahsettiğiniz müddetçe de Müşrikler, Münafıklar, Yahudiler, Hristiyanlar, ateistler, mecusiler, laikler, demokratlar ve bilumum beşeri dine mensup insanlar size karşı çıkmayacaklardır, size düşman kesilmeyeceklerdir, fikirlerinizin yanlışlığını ileri sürmeyeceklerdir hatta sizi alkışlamaya da devam edeceklerdir.
Ancak siz ayet ve hadis dediğiniz zaman homurdandıklarını, burunlarından soluduklarını, renkten renge evrildiklerini, gözlerinden şimşekler çaktıklarını de göreceksiniz. Tahammülleri yoktur onların. Duydukları her ayet, işittikleri her hadis yapmaları gereken bir durumu ortaya sürdüğü, içine daldıkları bir haramı hatırlattığı için ya ortamı değiştireceklerdir ya da sizi din düşmanı, patavatsız biri olarak addedeceklerdir. Halbûki siz ne din düşmanısınız, ne dini bilmiyorsunuz ne de patavatsız birisiniz. Siz tam zamanında, yerinde, olması gereken vakitte bir iki cümle kullandığınız için kâfirleri ve inancında eksiklik olanları rahatsız etmiş oldunuz. Suçu kendinizde aramaya da kalkışmayın derim.
Müslüman Ve Kâfir
İki insanı bir birine yaklaştıran, sıkı fıkı bir dost yapan yegane şey usulüne uygun yerli yerince...
Yayınlanma :
19.10.2025 21:46
Güncelleme
: 19.10.2025 21:46


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: