Bu Sure’nin dile getirdiği mesajlara kulak vermek zorundayız. Öldükten sonra sorgu ve sualimizin bu kitaptan, bu sureden olacağını da unutamayız; “Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf/44) Öğüt almak, şeref ve paye edinmek, ileride çekileceğimiz hesabımın kolay olmasını istemek bu sureyi iyi bellememiz ile doğru orantılıdır.
Müslümanlar ile kâfirlerin arasını net çizgiler ile ayıran emirlerin de yer aldığı bir Sure’den bahsediyorum. Müslümanların, inkârcılara yönelik bir özentiye girmemeleri, bu vesileyle dünya malına tamah etmemeleri gerektiğine vurgu yaparak kâfirlerin içine düştükleri girdabı dikkatlerimize sunuyor bu Sure.
Bu sureyi okumak, anlamak, yaşamak ve etrafımızda yer alan insanlara da aktarmak, Müslüman olarak en önemli görevlerimizden biridir. Bir görev olarak algılamak zorundayız. İnsanların silkelenmeleri ve dirilmeleri adına her zeminde ve her platformda hayatımıza rehberlik yapması gereken bu kuralları dile getirmemiz son derece önemli olacaktır. Çünkü uyanık olduğunu sanan ve aklını hevesine kurban veren kişiler öldüklerinde dövünecekler ve ağlayaraclardır. Şeytanlarından uzak olmasını dileyeceklerdir. Ama aklını Kur’an ve Sünnet ile seferber ederek hevesine pranga vuranlar, şeytanları düşman olarak belleyip uzak duranlar da öldüklerinde dirilecekler, gülecekler, şen ve şakrak bir hayat ile baş başa kalacaklardır.
Bu surede yer alan harika ve capcanlı birkaç ayeti dikkatlerinize sunmak istiyorum. Gündemin ve hayatın tam merkezinde yer alan birkaç ayet... İsterseniz bu sureyi baştan sonuna kadar birkaç tefsir kitabından da defaaten okuyun. Anlayın, anlamaya çalışın, sorun, soruşturun. İşte o zaman üzerinde tefekkür etmeniz ve derin derin düşüncelere dalmanız kaçınılmaz olacaktır. Anlamadıysanız bir daha, bir daha, olmadıysa bir daha okuyun. Tekrar tekrar okuyun. Ve yine anlamadıysanız şunu asla unutmayın ki ayetlerde sorun yoktur.
Mesajına dikkat çekmek istediğimiz ilk ayet şöyle dile geliyor; “Ey inkârcılar! Aşırı giden kimselersiniz diye sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim?” (Zuhruf/5) İnsanlar istemiyor, algılamıyor, karşı çıkıyor, ret ediyor, tepiniyor, zamanlarının olmadığını iddia ediyor diye ayetleri dile getirmekten, orta yere sermekten vazgeçemeyiz.
Günümüz insanlarına baktığımız vakit aşırı gittiklerini, ayet ve hadislere karşı son derece cüretkâr davrandıklarına şahit olmaktayız. İbadetlere rest çekme, dini kuralları hafife alma, harama dalma, karşı çıkma konusunda frensiz gittiklerini görünce bu ayet ister istemez karşımıza kocaman bir levha olarak çıkmaktadır.
Evet, şimdi birkez daha okuyalım bu ayeti; “Aşırı giden insanlar oldunuz diye size ayetleri hatırlatmaktan vaz mı geçelim?” Yani bu konuda ketum mu davranalım? Sporu, sinemayı, ekonomiyi, eğitimi, öğretimi, yönetimi, siyaseti, savaşı, barışı, geziyi konuşalım da ayetlere sıra gelince de susalım, öyle mi? Farklı kural ve kaidelere, farklı dinlere uydunuz diye, farklı konuları dilinizde pelesenk ettiniz diye size ayetleri hatırlatmaktan uzak mı duralım?
İşte hayat, işte dünya, işte yaşam, işte işte insan, işte imtihan…
İşte önümüzde bizi bekleyen hesap kitap…
İşte girilmesi gereken cennet ve cehennem…
Kur’an ile yol alanlara Mü’min, Kur’an’ı kabul etmeyenlere de Kâfir diye isimlendiriyoruz. Bu isimlendirmeyi kişinin İslam beldelerinde doğmuş olması, isminin Ahmet, Mehmet, Ayşe veya Fatma olmasına göre vermiyoruz. Malumunuz bu işler güzel isimler ile yürümüyor. Bu işler yaşantıya yansıması gereken, hayatı düzenleyen zihinsel bir süreci ifade eden iman ve inkâr ile alakalıdır.
Kur’an ile bir yaşam, bir hayat, bir düzen, bir sistem kurgulamak, bunun için de istikamet üzere yürümek gerekmektedir. Uyarılarımızı, nasihatımızı, kaleme aldığımız satırlarımızı ayetlerden devşirmemiz kaçınılmazdır. Bu vesileyle çevremizi Kur’an ile uyarmamız son derece önemli ve gerekli bir görev olacaktır. Aşırı gittiler, baskı uyguladılar, sevmiyoruz diye ortalığı birbirine kattılar diye bizi ayetleri dile getirmekten geri bırakmayacaktır.
Biz konuşacağız, konuştuklarımız ayet olacak. Biz dile getireceğiz, dile getirdiklerimiz ayet olacak. İsteyen karşı çıkar, isteyen inkâr eder.
İnsanların bu ayetler ile yol ve yordam belirlemelerini sağlamaya çalışmamız Müslüman olmamızın zorunlu bir sonucu olduğunu unutamayız. Yeryüzünde Kur’an-ı Kerimi kabul eden insanların çıkacağı gibi ret eden, karşı çıkan ve hatta hükümlerinin yeryüzünde uygulanmasına mani olmak üzere var gücüyle çalışan insanlar da olacaktır. Mü’min ve Kâfir budur. İmtihanın kuralı, cennet ve cehennemin var olmasının en önemli sebebi de budur.
Ayetler kimseden çekinmez ve utanmaz, kimseleri de kayırmaz. Farklı insanlara farklı telkinlerde de bulunmaz. İlk anda indiği gibidir her ayet. Gerçeği ve olması gerekeni serer orta yere. İsteyen kılavuz olarak başvurur isteyen de olabildiğince uzak durur. Tercih meselesidir. İmtihanın vazgeçilmez neticesidir.
Uyarıları dikkate almayan insanlar sanırım yeryüzünde gün geçtikçe çoğalıyorlar. Yaşadıklarımız bunun en bariz ispatıdır diye düşünüyorum. Yüce Allah; “Kim, Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.” (Zuhruf/36) Şeytanlaşmış insanların çoğalması, şeytanlar ile iş tutanların yeryüzünü kasıp kavurması bu ayetin tecellisi olduğunu söylediğimiz vakit yalan söylemiş olmayız.
Doğru iş yaptığını sanan insanlardan geçilmiyor ortalık. Cadde ve sokaklar medeniyetin zirvesinde kanat çırpan insanlarla dolu. Alenen işlenmekte olan günahlar, sürekli yapılan isyanlara rağmen hemen her insan kendisini anasından doğduğu zamanki gibi tertemiz ve günahsız olarak algılamak istiyor. En azından böyle kabul ediyor. Sanki hiç günah işlememiş, sanki hiç isyana tevessül etmemiş… Haddi zatında kendisi ve gelecek nesli için cennetin tam orta yerinde yer kapmış.
Adeta bugün inmiş, bugünkü insanları tarif etmekte olan şu ayeti de dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu tarife uyan yüzlerce, binlerce belki de milyonlarca insan dolaşıyor cadde ve sokaklarda; “Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf/37) Doğru iş yaptığını sanan fakat yanlış işlerden vazgeçmeyen insan yığını… Mantar gibi çoğalıyor böylesi insanlar…
Yolumuzu aydınlatan muthiş bir ayet değil mi? Yaptıklarımızı her gün her an Kur’an mikyasıyla değerlendirmemiz gerekmez mi bu ayetin muhatabı olmamak adına? Şeytanlaşmanın, şeytan ile iş tutmanın, şeytan gibi düşünmenin asıl nedeni iyi iş yaptığını sanmamız olduğunu öğreniyoruz. O halde yaptığımız tüm iş ve işlemlerimizi Kur’an ve Sünnete sorarak yapmak zorundayız. Allah muhafaza bu duruma düşebiliriz!
Bu ayetler üzerinde tefekkür ettikçe çevremizde gezinen bazı insanların nasıl da şeytanlaştığına şahit olabiliriz. Bu ayet üzerinde tefekküre daldığımız vakit Kur’an ile ilişkisini kesen her insanın, aslında şeytanın en sadık dostu olduğunu da öğrenmekteyiz.
Aman dikkat!!!
Ne yaptığımızı, kimler ile arkadaşlık kurduğumuzu, en sadık dostumuzun kimler olduğunu, bizi hâkimiyeti altına alan şahısları ve sistemleri getirelim gözlerimizin önüne. Sorunların kaynağına biraz daha ciddiyetle odaklanmaya çalışalım. İşte o zaman görürüz hakikatin kendisini.
İmtihanın tarifini yanlış yapan insanlar, hayatlarında sergilemeleri gereken davranışları da yanlış anlamaya ve yorumlamaya başlarlar. Bu vesileyle; yaşantılarında, düşüncelerinde ve konuşmalarında Kur’an’dan ve Sünnet’ten en küçük bir emare dahi bulunmaz. Bu tip insanların, insanlığın(!) zirvesinde top çevirdiğine de şahit olmak son derece üzüyor bizleri.
Kur’an’dan Birkaç Mesaj
Zuhruf Suresi’nin hayata ışık tutan mesajlarla dolu bir sure olduğunu okudukça, üzerinde düşündükçe anlıyor insan,
Yayınlanma :
05.12.2025 20:05
Güncelleme
: 05.12.2025 20:05
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: