Anlamak zor ve zahmetli bir iştir. Herkese nasip olmaz. Ve herkesin anladıkları da doğru olmaz. Hatta bir çok kişi doğru anlamak için de uğraşmaz. Böyle bir derdi, böyle bir tasası, böyle bir kederi de olmayabilir.
Din, her insanda var olan gerçek bir olgudur. Çünkü bu dünyada kim olursa olsun dinsiz insan yoktur. İnanmıyorum diyen insanların da bir şeylere inandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Din doğru da olabilir yanlış da. Ancak bu doğruluk ve yanlışlık insanlara ve mekanlara göre belirlenemez. İnsanlar üstü bir varlığın doğru dediklerine doğru yanlış dediklerine de yanlış demek gerek. Üzerinde yaşadığımız dünyayı evirip çeviren güç, kuvvet ve kudret kimin elindeyse onun dedikleri doğru kabul edilmeli.
Kimi insan inandığı dinini oyuncak edinir kimi insan oyuncaklarını kendisine din edinir. Kimi insan dinin kurallarını hayatına sertaç eder, kimi insan da edindiği kuralları din edinerek peşinden seğirtir. Kimi insan dinin gereklerine içten ve samimi bir şekilde bağlanır ve her yerde ifade eder.
İnsanların büyük bir kesimi şu ayetin ifade ettiği şekilde dini kendisine uygun hale getirmek üzere evirir ve çevirir, hatta lastik gibi sündürür: “Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.” (Enam/70)
Bu dünyada oyun ve eğlenceyi din edinmek de varmış. Ya da dini kendisine oyun ve eğlence edinmek de.
Dini olması gerektiği vechiyle anlamak, yorumlamak ve yaşamak gerek. Bir insanın doğru bir yaşama sahip olması için doğru bir anlama ve doğru bir yoruma ihtiyaç duyar. Doğru anlama ve doğru yorumlamada sorunu olan bir insanın eline ayetleri de verseniz, hadisleri de verseniz yine kendisine göre yoğuracaktır. Çünkü kendisini bazı şeylerden alıkoyamıyordur. Vazgeçemediği ve dokunamadığı kimi putlardan henüz yakasını kurtarabilmiş değildir.
Anlama ve yorumlama; zamandan, mekandan, kişinin içinde yaşadığı toplumdan ve aldığı eğitimden, kazandığı kazançtan bazen iyi yönde bazen de menfi yönde etkilenir. Kişi için bazı unsurlar “Vazgeçilmez ve dokunulmaz” olduğu müddetçe Kur’an’ın olması gerektiği gibi anlaması ve hakka ve hakikate uygun bir şekilde yorumlaması mümkün olmayacaktır. Bilgisayarda var olan virüsler temizlenmeden format atmak bir işe yaramayacaktır.
Bu vazgeçilmezlerden ve dokunulmazlardan bazılarını şöyle sıralamak istiyorum:
Eğer siz; ırkınızı ve milletinizi, soyunuzu ve sopunuzu, kabilenizi ve aşiretinizi öne alırsanız Kur’an’ın anlattığı şeytanı, özellikle bu günlerde başa bela olan Yahudi Milletini olması gerektiği vechiyle anlayamazsınız ve yorumlayamazsınız. Bakın bakalım şeytan ve taifesi niye şeytanlaştı? İyi araştırın bakalım Yahudi milleti niye lanete uğradı?
Eğer siz; dilinizi, kültürünüzü ve sahip olduğunuz kimi değerlerinizi öne sürerseniz Kur’an’ın Arapça gönderilmesinin nedenlerini, hala namazlarımızda bu minvalde okuyor olmamızı anlayamazsınız ve yorumlayamazsınız.
Eğer siz; doğuma göre kimi yerleri, üstünde yaşadığınız toprakları kutsal mekanlar edinirseniz Mekke ve Medine’nin İslam’a göre konumlarını algılayamazsınız.
Eğer siz; feminist düşüncelere kendinizi kaptırır ve cinsiyet eşitliğini savunursanız Kur’an’a göre kadın ve erkeğin sosyal hayattaki konumunu, miras paylaşımını, evlilik durumunu, şahitlik meselesini, çalışma şartlarında var olan farklılıkları ve yapmaları gereken iş bölüşümünü kavrayamazsınız. İslam’a göre evlilikte erkek tarafı niçin kadına mehir vermek zorunda olduğunu anlamak pek mümkün değildir kişinin dokunulmaz kıldıkları varsa.
Eğer siz; laikliği benimseyerek ayetlerin hükmedemeyeceği bazı mekanlar, Allah’ın dokunamayacağı kimi alanlar tasarlar, oradan buradan Allah’ın hükümlerini, Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini diskalifiye ederseniz Kur’an’ın cihanşümul ve kıyamete kadar yegane kitap olma özelliğini fehmedemezsiniz.
Eğer siz; modern(!) dünyanın başına bela olmuş kapitalizmin kural ve kaidelerini kurtuluş reçetesi olarak görmeye devam ederseniz faiz belasından, fakirleri ölüme mahkum etmekten hiçbir zaman kurtulamazsınız.
Kur’an’ın emirlerini bir bölge ile sınırlandırmaya kalkışmayın! Çünkü Kur’an bir zaman ile bir mekan ile belli şahıslar, belli kabileler ve belli devletler ile kayıtlı ve sınırlı değildir.
Kur’an kıyamete kadar gelecek olan dil, ırk, renk ve ülke ayırımı yapmadan tüm insanlara ve tüm dünyalılara hitap etmektedir. Kim üzerine alınıyorsa o Müslümandır ve O ayetleri anlamıştır.
Müslümanlar için “Vatan” tabirinden belli bir coğrafi bölge, belli çizgiler ile etrafı çevrelenmiş bir alan anlaşılmamalıdır. Şayet İslam’a göre Müslümanlar için coğrafi bir bölge vatan olarak kabul edilecek olsaydı bu, Mekke ve Medine dışında başka bir yer olamazdı. Aslında Kur’an ahkamının tamamının uygulandığı her alan Müslümanlar için mutlak bir vatandır.
Unutmayın! Hz. Muhammed (s.a.v.) doğup büyüdüğü şehir olan Mekke’yi bile dinini yaşayamadığı, Kur’an ahkamını uygulayamadığı için terk ederek hicret etmek zorunda kalmıştır.
Ve yine Hz. Musa (a.s), dinini yaşayamadığı, Firavun’u, sistemini ve var olan putları diskalifiye edemediği için doğduğu ve yaşadığı vatanını terk etmiştir.
O halde Müslümanlar için vatan, dinini en güzel şekliyle yaşayabildiği her yerdir.
Vatan, Millet, Sakarya edebiyatını sıfırlayan ayetlerden biri de şudur; “Ey iman etmekte olan kullarım, hiç şüphesiz benim arzım geniştir; artık yalnızca bana ibadet edin.” (Ankebut/56)
Herkes dert edindiği meseleler ile hayatını düzenler. Ancak yaşananlar inançtan hali değildir. İnanç da hesaba dahildir. Neyi dert edinmişseniz günün birinde o sizin dininiz olacaktır ve ondan hesaba mutlak surette çekileceksiniz.
Sizin planlarınız ve programlarınız varsa bilin ki Yüce Allah’ın da planları ve programları vardır. Allah’ın planları ve programları tüm plan ve programları yutar derecede geniştir ve kapsamlıdır. Allah’ın planına rağmen şimdiye kadar hiçbir plan, hiçbir program başarıya ulaşmış değildir bundan sonra da başarıya ulaşacak değildir.
O halde planlarınızı ve programlarınızı Allah’a rağmen yapmayınız!
Vazgeçilmez dediklerinizi ve dokunulmaz kıldıklarınızı ayet ve hadisler ışığında yeniden gözden geçiriniz. Üstü çizilenleri atınız, altı çizilenlere de sıkı sıkıya tutununuz. Ancak unutmayınız ki hayat çok kısa, ölüm insana şah damarından ve anne babasının kendisine verdiği isimden bile çok daha yakındır. Her an vazgeçilmezlerinizle boğuşabilir, her an dokunulmaz kıldıklarınız size dokunmak için kollarını sıvayabilir.
Tercih sizin.