Allah ve Resu’lünü bilmeyen ve tanımayan kişiye cahil, Allah’ın ve Resulü’nün ortaya koyduğu kanun ve kuralllarının hükümran olmadığı döneme de cahiliye dönemi diyoruz. Ancak bizim kafamızda yanlış bir bilginin ve olmaması gereken bir algının var olduğunu da söylemek durumundayım. Cahiliye döneminin Hz. Muhammed (s.a.v.) öncesi Mekke dönemi için kullanıldığını, diploma sahibi olup Allah ve Resulü’nden bihaber yaşayan insanların asla cahil ve cühela olamayacaklarını kabul ediyoruz. Büyük bir yanılgının tam merkezindeyiz.
Evet, cahiliye dönemi İslam’ın neşvünema bulmasıyla ortadan kalkmıştır. Ancak günümüze geldiğimizde İslam’ın medeniyeti inşa, cehaleti izale etme adına ortaya koyduğu kuralları rafa kaldırmak, pasifize etmek suretiyle cahiliye dönemine yeniden dönüldüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu test etmek için uygulanmakta olan kanun ve kuralların kaynağının kim olduğuna, neye dayandığına bakmanız yeterli olacaktır. Bunu görmemek veya anlamamak İslam’ı bilmemek ile eşdeğer olduğunu da ilave edebilirim. Tarih çizgisi değişti, isimlendirmeler farklılaştı, cadde ve sokaklar renklendi, kalem yerine bilgisayar, kılıç yerine silah, deve yerine araba, idare lambası yerine ampul kullanıldı diye cahiliye döneminin artık geri gelmeyeceğini, insanın cahilleşemeyeceğini düşünmek, söylemek ve böylece hüküm ileri sürmek büyük bir gaflet olsa gerek.
Sahi cahil ve cahiliyeyi neye göre tarif ediyorduk?
Hem bireysel hem de toplumsal bazda her ne zaman Allah’tan ve Resulü’nden yani İslam’dan uzaklaşılmış ise, uzaklaşma oranına göre cahiliye döneminin geri gelmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Çevrenizde nefes alıp veren kimi insanın gözüne odaklanın, yüzüne iyice bakın, davranışlarına dikkat edin; Ahiret, din, iman, hak ve hukuk gibi kavramların yer almadığını göreceksiniz. Ahiret çekincesi gibi bir emareye rastlamanız da pek mümkün olmayacaktır.
Elinde kocaman diplomaları olan insanların cahil olduklarını iddia etmeniz için kalbinde Allah’ın olmadığını söylemeniz yeterlidir. Bu tip insanlar; “Allah nasıl buyurmuş, Din ne der, Kur’an nasıl bakar, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konunun neresinde?” diye bir düşünceye sahip olduklarını da göremezsiniz. Yine cahiliye döneminde yaşayan insanların helal, haram, sevap, günah, ceza mükafat diye bir çekinceye sahip olduklarını da şahitlik edemezsiniz. Küfre, Şirk’e düşer miyim, münafık olur muyum, Yahudi ve Hristiyanlara benzer miyim, cehenneme duçar kalır mıyım diye bir kaygıya da sahip olmadıklarını gözlemlemişsinizdir.
O yüzden günümüzün cahil insanları cahiliye döneminin dibini Cahiliye döneminde yaşayan insanlara taş çıkarırcasına dibini sıyırıyor. Hatta zirveyi yaşıyor.
Cahiliye sistemi veya düzeni her ne zaman hükümran olmuşsa ağını çok sık örmüştür. Kimsenin kurulan düzenden kaçışına izin ve imkân vermeyecek düzeyde dakiktir. Bekçileri ve koruyucuları da maalesef çoktur.
Geçmişinde dini bir kaygı taşıyan, dini bir müessesede çalışan, hasbelkader Kur’an ve Sünnet ile karşılaşmış, namaz kılmış, oruç tutmuş olan insanların yeri geldiğinde cahiliye düzenine ve kurgulanmış sistemine ayak uydurduklarını duyuyoruz ve görüyoruz. Bu durum bile insanların düştükleri kıskancın boyutunu ortaya sermeye yeterli bir sebeptir. Sistem namaz kılanın namazını devam etmesine, oruç tutanın oruçlu bir hayat sürdürmesine müsaade etmemiştir.
Acı bir durum.
Bu durumdan nemalanmak isteyen cahil insanlar, İslam Dini’nin basit ve sıradan bir din olduğunu ileri sürmeye gayret gösteriyorlar. Din Kültürü Öğretmeni, İmam-Hatip, Vakfın yöneticisi, namazında niyazında olan insan şunu yaptı diye yaygara kopardıklarını görüyoruz.
Şahsen bu gibi insanların günaha daldıklarını, dini kaygıulardan uzaklaştıklarını gördüğüm vakit günaha niye düştükleri ile ilgilenmiyorum. Şimdiye kadar günaha düşmemek için olağan üstü bir gayretle nasıl da direndiklerini söylüyorum. Bu kadar dayanabildiler, buraya kadar gelebildiler. Fakat cahiliyenin kollarında nefes alabiliyor olmaları buraya kadarmış. Bu durum kurulu olan cahiliye sisteminin Ebu Cehil’in sürdürdüğü sistemden daha güçlü, kuvvetli ve dirayetli olduğunu ispatlamak adına yeterli bir delildir.
Evet, cahiliye sisteminin kurduğu kıskaç çok fena işliyor. Kendisine ayak uyduramayanı, farklı düşüneni ve farklı yaşamak isteyeni, hele hele İslam’ı savunanı çok fena öğütüyor. Dört bir yandan saldırıyor. Ahtapot gibi sarıp sarmalıyor ve kaçacak hiçbir yer bırakmıyor kendisine. İnsan direnmek istiyor ilk etapta. Kısa bir süre de direniyor. Ancak örülen ağlara, kurulan tuzaklara, yapılan tehditlere ve şantajlara takılmadan akşamı getiremiyor. Bir direniyor, iki direniyor, üç direniyor, bakıyor olmuyor, pes ediyor. İşler istediği gibi yürümüyor. İç ve dış baskılar haddinden fazla. Dayanamıyor sisteme veya gücü yetmiyor kurulu düzene.
İnsan zayıf yaratılmıştır. Takviyesi yeterli olmadığı zamanlarda ve mekanlarda cahili düzene yenilmesi çok çabuk gerçekleşebilmektedir. Çünkü yola dizilen tuzaklardan kaçması, patlayan mayınlardan sağ salim kurtulması imkânsız hale getirilmiştir adeta. Direnci her geçen gün biraz daha azalan insan, teslim olmaktan başka bir çıkış kapısının olmadığına inanmaya başlamaktadır. Çünkü yirmi dört saatin her dakikası kıskanç altında geçiyor.
Okyanusun ortasından kıyıya doğru yüzerek kurtulmak isteyen bir insan gibi... Yol uzun, dalgalar yüksek, sürekli ve kuvvetli. Güç ve takat ise sınırlı… İçine düştüğü suyun cazibesi ve albenisi çok yüksek… Verilmesi gereken mücadele bir gün değil, iki gün değil, bir ömür boyu sürdürmesi gerekiyor. Dalgalara, baskılara, şantajlara, bel altı kıroşelere direnmek elbette kolay olmayacak insan için. İmanı zayıf olan ya da günlük takviyesini Kur’an ve Sünnet ile yapmayan insanların eninde sonunda teslim olduklarına şahit oluyoruz. Pes ediyorlar. Ne olacaksa olsun deyiveriyorlar, koyuveriyorlar kendini. Tutundukları dalı da ellerinden bırakınca okyanusun ortasında... Kalakalıyorlar ortalıkta. Olanlar oluyor işte.
İnsanlar günümüzde kurulu düzene iyi kötü, doğru yanlış, helal haram, isyan itaat demeden ayak uydurmak zorunda bırakılmışlardır. Ayak uydurmayanların da ayağına sıkmışlardır. Direnebilmek, direnç gösterebilmek, yapmıyorum diye itiraz etmek için her gün yerli yerince yenilenmek gerek. Yeniden yenilenmek gerek.
Bu soruna bir de şuradan bakmamız lazım diye düşünüyorum. Cahiliye düzenine ve sistemine direnen insanların zayıf oldukları manasında yorumlamıyorum ben. Ben bu durumu cahiliye sisteminin insanları öğütmek ve yoldan çıkarmak için ahtapotun kolları gibi çok güçlü olduğunu ve her platformda çok organize çalıştığını ileri sürüyorum.
İnsanların sıkıştıkları vakit sığınabilecekleri İslam’a ait bir şemsiyeleri, bir kalkanları veya bir kaleleri de yok ortada. Hangi odaya girseler, hangi sokakta yürüseler, hangi meseleye el atsalar, hangi iş ile karşılaşsalar, hangi insan ile tokalaşsalar cahiliyenin asık suratıyla ile karşılaşıyorlar. Hatta her düzenek, insanları cahiliye sistemine ayak uydurması için de kırbaç sallıyor.
O Yüzden insanlar çabuk kanabiliyor. Çabuk yol değiştirebiliyor. Çabuk günaha saplanabiliyor. Çabuk yön değiştirebiliyor. Bu da cennetin kolay olmadığını ispatlıyor.
İslam’ın günaha giden tüm yolları kapattığını biliyoruz. Kazaen düşen olursa da elinden tuttuğuna da şahidiz, isteyeni bataklıktan çıkardığına da...
Cahiliye düzeni ise insanların günaha düşmesi için her türlü hile ve desiseyi kurguladığını, yollarda ve caddelerde tuzaklar kurguladığını görüyoruz. Hatta insanların günaha düşmeleri için zor kullandığını da bizzat yaşıyoruz. Gerekirse şiddete bile başvuruyorlar. Yeter ki insan günah işlesin. Yeter ki insan günahta yüzsün. Yeter ki insan Allah’a isyan etsin.
Cahiliye Düzeni
Allah ve Resu’lünü bilmeyen ve tanımayan kişiye cahil...
Yayınlanma :
20.12.2025 10:40
Güncelleme
: 20.12.2025 10:40
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: