MENU
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • YEREL HABERLER
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • ETKİNLİK TAKVİMİ
  • BİYOGRAFİLER
  • E-GAZETE
  • RÖPORTAJLAR
  • GAZETE MANŞETLERİ
  • TAZİYELER
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • E-Gazete
  • Anketler
  • Nöbetçi Eczaneler
  • Firma Rehberi
  • Seri İlanlar
UrfaHaberMerkezi - Şanlıurfa'nın Tarafsız Kaliteli, Güvenilir Haber Merkezi
DOLAR7.031
EURO8.5454
GR ALTIN408.12
ÇEYREK669.79
Şanlıurfa
UrfaHaberMerkezi - Şanlıurfa'nın Tarafsız Kaliteli, Güvenilir Haber Merkezi
UrfaHaberMerkezi - Şanlıurfa'nın Tarafsız Kaliteli, Güvenilir Haber Merkezi
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EĞİTİM
  • SPOR
  • ASAYİŞ
  • KÜLTÜR & SANAT
  • EKONOMİ
  • SAĞLIK
  • SİYASET
  • TEKNOLOJİ
Kapat

HARRANKAPI’DAN AKARBAŞI’NA YÜRÜYÜŞ 1.BÖLÜM

Ana SayfaYazarlarMehmet Sarmış
04 Şubat, 2021, Perşembe 11:45
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
HARRANKAPI’DAN AKARBAŞI’NA YÜRÜYÜŞ 1.BÖLÜM

Bugünkü yürüyüşümde yalnız değilim; Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından, fotoğraf sanatçısı, aynı zamanda doğma büyüme Eyyübiyeli olan Sevgili Mehmet Sadık Alican bana eşlik, daha doğrusu rehberlik edecek. Saat 10.00’a doğru buluştuk, önce Harran Kapı Mezarlığında dolaştık, onu daha önce yazmıştım. Esas hedefimiz Harrankapı’dan girip Akarbaşı’na kadar yürümek. Ama öyle kolay olmuyor. Urfa bu, her tarafı tarih, her adım başında yazılacak çok şeyler var. Onun için yolculuğumuz biraz uzun sürecek.

 Kapıdan girmeden önce dışında gördüklerimden söz etmek istiyorum.
 Harrankapı’nın güneyinde Harran Ovasına doğru Eyyübiye uzanıyor. Urfa, büyükşehir olunca şehrin tam merkezi “Eski Urfa”nın neredeyse tamamı Eyyübiye İlçesine bağlandı, ama Eyyübiye denilince aklımıza hâlâ Harrankapı’dan ötesi geliyor. Adını Eyyüp Peygamber’in makamından alan bölge Urfa’nın, sosyal, ekonomik, eğitim, hemen her bakımdan en sorunlu bölgelerinden biri. İleride, başta Eyyüp Peygamber makamı ve batı tarafına düşen tepedeki “Şıh Maksut” Tekkesi olmak üzere o bölgeyi de yürümek ve yazmak istiyorum.
 Şimdi üzerinde duracağım konulardan biri; Kötüler Mahallesi… Harrankapı Mezarlığının güneybatı bölümü; esas Eyyübiye ya da Eyyübiye’nin eski merkezi, başlangıcı. Üniversite öğrenciliğim yıllarında, yani 1980’lerin ilk yıllarında rahmetlik dayım Durak Türkmen bir müddet burada bir evde kiracı olarak oturmuştu, o vesile ile birkaç defa geldiğimi hatırlıyorum.  “Kötüler” adı beni her zaman rahatsız etmiştir. Herkesin rahatça söylediği bu kelimeyi, ben orada yaşayan insanlara hakaret gibi algıladığımdan, mümkün olduğu kadar kullanmamayı tercih etmişimdir. 
Nerden geliyor bu isim? İki görüş var: Birinci görüşe göre; tarihleri M.Ö. 3000’lere kadar çıkan, kökenleri ve dilleri hakkında çok çeşitli görüşler ileri sürülen Gutiler’in adı zamanla “Kötüler’e dönüşmüştür, ki Urfalı yazar Mehmet Faraç bu görüştedir. Sık sık çocukluğunun geçtiği bu mahalleyi ve hatıralarını köşesine taşıyan Faraç, bir de burada geçen öykülerden oluşan “Ölü Akrepler Zamanı” adıyla kitabını yazmıştır.
 İkinci görüşe göre buradaki “kötü” bildiğimiz anlamda değil, sağlık durumu kötü anlamındadır. Burada Hz. Eyüp’ün iyileştiğine inanılan bir mağara varmış, halk durumu kötü olan hastalarını iyileşsin diye buraya getirirmiş, mağaraya da “Kötüler Mağarası” denirmiş. Yine buradaki bir evde halkın Eyyüp Peygamber’e ait olduğuna inandığı bir mezar varmış ki, kapısı kapalı olduğu için göremedik.
Bu ikinci görüşü destekleyen bir husus da burada yer alan “Miskinler Mescidi” veya “Miskinler Camii”dir. İnşa kitabesi bulunmadığı için ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmeyen caminin 1865 yılında Muhammed Nabi adında bir aşiret reisi tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Cihat Kürkçüoğlu, “Şanlıurfa Camileri” adlı eserinde, “Cami adını, bir zamanlar çevresindeki mağaralarda (Kaya Mezarları) yaşayan yoksul ve kimsesizlerden almıştır.” demektedir. Sözlükte “âciz, zavallı, yoksul, tepkisiz, hareketsiz” anlamlarına gelen miskîn sıfatı daha çok cüzzamlılar için kullanılmış olup halktan ayrı tutulan cüzzamlıların barındırıldığı müstakil binalara miskinhâne, miskinler tekkesi, miskinler dergâhı gibi isimler verilmiştir. Osmanlı’da başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde, yerleşim yerlerinin dışına miskinlerin (hastaların) yaşaması için bu tür mekânlar yapılmıştır.
Minaresi de kendisine uygun bir şekilde küçücük olan Miskinler Camiinin avlusuna girdik, sağına soluna baktık. Kapısı kapalı olduğu için içine giremedik. Seviyorum böyle yerleri. Gördüğüm her yeni camide olduğu gibi burada da bir gün namaz kılmalıyım diye düşündüm. Şimdi vaktimiz yoktu.
Harrankapı, bölgedeki birçok yere adını vermiş. Harrankapı Mezarlığının kuzeyinde doğu batı istikametinde Harrankapı Caddesi uzanıyor. Sonra solda Harrankapı Taziye evi var. Onun kuzeyinde de halkın Harrankapı Camii dediği Hacı Lütfullah Camii. Hemen Harrankapı’nın 50 metre kadar güneyinde. Cuma Namazını burada kıldık. Bu küçük cami, şehir kapısının kapalı olduğu sırada dışarıdan gelen yolcular için yapılmış. İnşa tarihi bilinmiyor. Kapısındaki kitabede 1720’de tamir edildiği yazılı olduğu için 17. Yüzyıla ait olduğu tahmin ediliyor. Şimdilerde Harrankapı Mezarlığına defnedilecek çok kalabalık olmayan cenazeler için tercih edilmektedir. Ben de bugüne kadar hep bu amaçla gelmişimdir. Bu seferki farklı tabii. Aklımda biraz sonra yapacağım yolculuğun heyecanı içinde kıldım namazımı ve gerek mezarlıkta yatanlar, gerek bu bölgede yaşayıp vefat eden herkes için dua ettim.
 Namaz sırasında selam için başımı sağa çevirince bir dostla karşılaştım; Şair kardeşim Bekir Urfalı. Burada İbrahim Tatlıses Müzik Lisesinde görevli olduğunu biliyordum ve zaten niyetim eğer yerindeyse ona uğramaktı. O da beni görmüş, çıkışta beklemiş, çay içmeye davet etti, memnuniyetle kabul ettik. Meğer yol arkadaşım Mehmet Sadık Alican ile de çocukluktan beri tanışıyorlarmış, meğer Bekir Bey de Eyyübiyeli imiş.
Caminin hemen batısında ikinci Abdülhamit zamanında kurulan Hamidiye alayları için inşa edilmiş olan  “Süvari Kışlası” varmış, Cumhuriyet döneminde yıkılmış. Onun yerindeki binada yakın zamana kadar Gazi Lisesi vardı, o Akabe yolu üzerindeki yeni binasına taşınınca yerine Gazi Ortaokulu geçti. Onun güneyinde ise yan yana üç okul var: Yavuz Selim Özel Eğitim Anaokulu, Yavuz Selim İlkokulu, Harrankapı İmam Hatip Ortaokulu.
 İbrahim Tatlıses Müzik Müzesinin yeri Süvari Kışlası’nın idare binası imiş, ne hikmetse bunu yıkmamışlar. Hemen Harran Kapı’nın batısındaki surlara sırtını vermiş Urfa taşından yapılan çok güzel bir bina. Batısında biraz yukarıda şehir surlarının küçük bir bölümü var; üzeri kurumuş çalılarla kaplı, yıpranmış, yorgun… Keşke yetkililer tarafından buraya da müdahale edilse ve yıkılmadan kurtarılsa, hatta kapıya kadar uzatılsa.
Müzik Müzesi’nin bulunduğu bina daha önceden çok meşhur bir kahvehane imiş; Yasin’in Kahvesi… Meşhur ama ben hiç bilmiyorum, hiç görmedim. Onun için önemine binaen yazılanlardan nakletmem lazım:
Kahvehaneye adını veren Yasin Erdihan (1938-1987) mesleği atadan dededen devralmış; şimdi müzenin duvarına asılı bir levhada resminin yanında yazdığına göre “29 Göbekten kahvecilik sanatını” sürdürdüğü yazılı.
Duvarlarında Osmanlı askerlerinin künye ve terhis tarihleri kazılı olan kahvehane çift kapılı imiş. Kuzey kapısının girişinde kahvehanenin ve müşterilerin su ihtiyacını karşılamak için topraktan yapılmış kocaman üç su küpü bulunurmuş. İçeride yaşlılar o zaman taht denilen kerevitlerde otururken, gençler küçük sehpaların etrafına dizili çapraz ayaklı kürsülerde otururmuş. Duvarları, aynalarla ve yerli-yabancı sinema sanatçılarının resimleri ile süslüymüş. Çay ve kahvenin yanı sıra nargile de çok yaygın olarak içilirmiş. Tabii o zaman sigara da serbest. Müzik çalınmadığı zaman oyun da oynanırmış.
Yakın zamanda koronadan kaybettiğimiz, ilk gençlik yıllarında buranın müdavimlerinden olan şair yazar Misbah Hicri Hocamızın yazdığına göre kömür ateşinden sonra semaver, sonra gaz ocağı, sonra tüp gaz gibi yenilikler buradan Urfa’ya yayılmış. (Misbah Hicri, “Yasin’in Kahvesi”, ŞURKAV Şanlıurfa Kültür Sanat Tarih ve Turizm Dergisi, Sayı 28 Mayıs 2017, sf, 26-29)
Urfa’da, “Yasin’in Kahvehanesi” denildi mi, akla ilk olarak mahalli sanatçıların müzik bantları gelirmiş. Urfa’da henüz kasnak bant çalınan teypler kimsede yok iken, buranın müdavimleri 1965 yılında Grundig marka teyple tanışmışlar. Komşu illerden bile bant dinlemek için gelenler olurmuş. Urfalı mahalli sanatçılar da bantlarının çalındığı bu kahvehaneye sık sık gelirmiş; çoğu burada tanınmaya başlanmış, bir kısmının şöhreti buradan ülkeye yayılmış. Misbah Hoca bunlar arasında Mukim Tahir, Kel Hamza, Mehmet Ataç, Cemil Cankat, Bakır Yurtsever, Seyfettin Sucu, İbrahim Tatlıses, Ahmet Karaoğlan,  Abdullah Uyanık, Kadir Sema gibi isimleri sayıyor. 
Burası Urfa’da çevrilen birçok Türk filminde de mekân olarak kullanılmış. Söz ettiğim levhada bu filmlerin adları da yer alıyor: Hudutların Kanunu, Erkek Ali, Vurun Kahpeye, Abdo’nun Mezarı…
Şair Yazar hemşerimiz Mehmet Kurtoğlu bir yazısında, 1977-1980 yılları arasında Urfa belediye başkanlığı yapan Feridun Yazar’ın, siyasetteki yükselişinin 1973 yılındaki belediye seçimleri sırasında bu kahvede yaptığı bir konuşma ile başladığını Yazar’ın kendisinden naklen belirtmektedir.  (Mehmet Kurtoğlu, “Yasin’in Kahvesinden Siyaset Meydanına Feridun Yazar”, Şehir ve İrfan Dergisi, Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2017 Sayı 4, sayfa 104-105) Ben de sözümün burasında Feridun Yazar’ın, avukatlığının yanı sıra Merkez Ortaokulunda orta birinci sınıfta bir yıl Türkçe dersimize girdiğini belirtmek isterim.
Bu bina 2011 yılında Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırılmış, gerekli restorasyondan sonra da İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi olarak hizmete açılmış.
Ben ilk defa görüyorum. Gerçekten çok güzel döşenmiş. Urfa müziği adına ne ararsan var; bağlama, keman, ud, kanun, cümbüş, def, zil gibi müzik aletleri, her çeşit radyo, plak ve teyp, sanatçılara ait kılık kıyafet örnekleri, sanatçılara ait fotoğraflar, bilgilendirici yazılar ve bir köşede Urfa’nın en önemli sanatçılarının fasıl halinde balmumu heykelleri… 
Ben ve arkadaşım Mehmet Sadık Alican, Bekir Urfalı ve mesai arkadaşı Mehmet Güzel ile bir çay içimi oturup sohbet ettik. Kahvehane, müze ve Urfa kültürü üzerine. Biraz da kültüre ve kültür insanlarına yönelik ilgisizlik, vefasızlık üzerine. Bekir Bey, bize yeni çıkan “Mihriban” adlı şiir kitabını imzalayıp hediye etti. Müsaade isteyip ayrıldık.
Harrankapı’nın sağında da başka bir tarihi bina var; büyük çift kanatlı sac kapısı, ahşap balkonu, üst katta kocaman kemerli pencereleri ile çok güzel görünüyor. Üzerindeki levhada “T.C. Eyyübiye Belediyesi Prof. Dr. Metin Sözen Kültür Salonu” yazıyor. Kapalı olduğu için içeriye girme, görme imkânı bulamadık.
Sonradan bu Metin Sözen’in kim olduğunu ve Urfa ile alakasını biraz araştırdım:
1936 Elazığ doğumlu, İTÜ Mimarlık Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi. Tarihi Kentler Birliği tarafından tarihi dokuların korunmasına yönelik adına ödüller verilen ve ödüller alan Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) Başkanı. Türkiye’deki doğal, tarihî ve kültürel mirasın korunması, değerlendirilmesi ve tanıtılması amacıyla çalışmalar yapan bir bilim insanı. Aralarında Urfa’nın da bulunduğu tarihi şehirlerde gerçekleştirilen, kamu-yerel-sivil-özel birlikteliğine dayalı, kalıcı uygulamaları bulunuyormuş.
2010 yılında Urfa’daki tarihi mekanlarda yapılması planlanan çalışmalara katılmış, özellikle Karakoyun Deresi üzerinde bulunan Jüstinyen Su Kemeri’nin bugünkü şeklini planlamış. Bütün bu çalışmalarından dolayı da bu kültür evine onun adı verilmiş.
Biraz şaşırdım ama bir şey demeyeyim, belki bilmediğim bir şeyler vardır.
Kendi kendime buralara yeniden gelmeli, hem müzeyi, hem bu Kültür Evini uzun uzun dolaşmalı, hem Bekir Beyle daha uzun sohbet etmeliyim diye karar aldım. Hayırlısı ile şu korona bir bitsin, havalar da biraz ısınsın, tabii en önemlisi sağ kalırsam ve olağanüstü bir durum olmazsa…
Şimdi artık kapıdan şehre girmenin zamanı.

Yorum Yazın

Facebook Yorum

Mehmet Sarmış

iletişime geç

Mehmet Sarmış

Bizi Takip Edin
Facebook
Twitter
Instagram
Youtube
Köşe Yazarları
Abdullah Toprak
Abdullah Toprak SON NEFES BELLİ OLMAZ 
Mehmet Sarmış
Mehmet Sarmış HARRANKAPI’DAN AKARBAŞI’NA YÜRÜYÜŞ 1.BÖLÜM
İsmail Çölkesen
İsmail Çölkesen Konuklu “İn”, Karaköprü “Aut”
Feridun Eren
Feridun Eren BİRAZ AZ GİBİ
Leyla Avcı
Leyla Avcı Nefes almak
Arif TOPRAK
Arif TOPRAK Depremlere dair...
Melihat Altay
Melihat Altay UŞAK...
Hamza Nargülü
Hamza Nargülü Ekonomi Değerlendirmesi
Güneri Civaoğlu
Güneri Civaoğlu Notlar Defterinden
Başak Dizer
Başak Dizer Spor Yazarı
UrfaHaberMerkezi - Şanlıurfa'nın Tarafsız Kaliteli, Güvenilir Haber Merkezi
KünyeGizlilik PolitikasıRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

Urfahabermerkezi.com DHA ve BİHA abonesidir. Sitemiz iyad üyesidir ve IMQS Belgeli Sitedir. | Yazılım: Onemsoft

Haber GönderFirma Ekleİlan Ekle