Tıbbın her derde deva olacağı ile ilgili maalesef bir kural yok, böyle bir çabası da yok. 

Bazı hastalıklar kalıcıdır. İnsanın kalbini ve ruhunu kaplayan bu tür hastalıkları ancak teneşir yani ölüm paklar. 

Yüce dinimiz inanç açısından insanları üç guruba ayırmıştır. “İman edenler, inkar edenler ve dil ile inandığını söylediği halde kalben inkar edenler.” 

İnkar eden insanların yolu bellidir. Yaptıkları ve yapacakları aşikardır. Onlardan Mü’minlere pek fazla bir zarar gelmez. Müslümanları aleni olarak hedef tahtasına koyarlar, ellerinden geldiğince de bir kaşık suda boğmaya çalışırlar. Bunu yapıyor olmaları inançlarının bir gereğidir. Suyu saman altından yürütmeye çalışmazlar.

Ancak kalben inanmadığı halde dil ucuyla inandığını söyleyen çift yüzlü, pis karakterli, saldırgan huylu ve ruhu hasta bazı insanların söylem ve eylemlerine bakarak Münafık olduklarını söyleyebiliriz. Bunlar, İslam’a olan düşmanlıklarını gizliden gizliye yürütürler. Kin duyarlar ancak kinlerini aleni olarak ortaya sermezler. “Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.” (Bakara/10) 

Kalbinde hastalık olan bu tip insanların durdukları yer, savundukları ve diline doladıkları konu ve hücum ettikleri hedef, her zaman din veya dini değerler olmuştur. Bir seferinde tesettüre saldırırlar, diğer bir seferinde camiye veya namaza dadanırlar. Canları sıkıldığında Müslümanların sakalıyla, selamıyla uğraşırlar. Ama uğraşacakları bir konuyu illaki bulurlar. Bu konuda mahir olduklarını itiraf etmek durumundayım. Çünkü tüm mesailerini buna harcarlar.

Hasta kalpli olan bu kesim; Allah’ı, ahiret gününü, Kitabı, Kur’an’ı ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i inkar ettiklerini ulu orta deklare etmeye yanaşmazlar. Bu kaypak huylarının ortaya çıkmasından da son derece çekinirler, korkarlar. “Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir surenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.” (Tevbe/64) 

Koyun postuna bürünmüş kurt misali çok sinsi davranırlar. Çünkü inanmıyor olduklarını söyleyecek olsalar taraftar bulamayacaklar veya içinde bulundukları girdap, çevirdikleri entrika, sahip oldukları değer yargıları ortaya çıkmış olacak. Kukla olmadıkları anlaşıldığında Müslümanlara saldırmaları da zorlaşmış olacak o zaman. 

Hasta ruhlu insanların İslam’a ve İslami değerlere rahat rahat saldırabilmek adına Müslüman olduklarını iddia etmeleri, bazen ayet ve hadis okumaları da son derece manidardır. 

Karakteri bozuk, ruhu hasta, iki yüzlü bu tip insanların bir Kafir’e, bir Müşrik’e, bir Münafık’a, bir Fasık’a, bir Yahudi’ye veya bir Hristiyan’a tek bir laf ettiklerine şahit olamazsınız. Bu, onların en bariz vasıflarıdır. 

Sistemin yanlışlığından mütevellit Müslümanlar arasında zuhur eden fiillerin zorunluluğunu gördüklerine de şahit olamazsınız. 

Tüm dertleri Müslümanlar, tüm dertleri İslam, tüm dertleri kitap, tüm dertleri hadis.

Ancak bu tip hasta ruhlu insanların asr-ı saadette yaşadıklarını düşünmek dahi istemiyorum. Şayet o gün yaşamış olsalardı; Müşriklere saldırmak yerine eline kılıç-kalkan alıp Uhut savaşında okçular tepesinden hataen inen Sahabe-i Güzinin boğazına sarılabilirlerdi. 

Bir Müslümanın da hata ve kusur işleyebileceğine, günaha bulaşabileceğine inanmazlar. Bayraklaştırmaya çalışırlar Müslümanların kusurlarını.

Sabah akşam yazdıklarıyla ve paylaştıklarıyla İslam’ı, Müslümanları, dini değerleri kötülemeye ve karalamaya çalışan kişiler; 

Sahi siz kimsiniz, kimlerden yanasınız?